Gerekli Mevzular

Devasa Binalarda Şifa Aramak

Şüphesiz ki her insan, en küçük fiziksel rahatsızlıkta bile sancılı ve endişeli süreçler yaşayabiliyor. İçinin içini yediği, ufak çarpıntıları görmezden geldiğin, “X tarihte ne iyiymişim…” dediğin anları biliyorum. Yaşadım, yaşıyorum.

Bugün sizlere son yıllarda sıklıkla ziyaret etmek durumunda olduğum devlet ve şehir hastaneleri hakkındaki gözlemlerimi aktaracağım.

Devlet hastanelerinin yükü malum… Bir doktorun 10-15 dakikada bir hasta bakmak durumunda olduğu, kapıda uzun kuyrukların yaşandığı hastaneler hem doktor hem de hasta açısından hep bir telaş hali demek. Bunun bir getirisi olarak da zaman zaman yükselen sesler, hastanın doktora bir soru fazladan sorabilmek için gösterdiği çaba, doktorun da maksimum gücüyle yetebildiği kadar hastaya yetme çabası tabloyu biraz daha karamsar hale getiriyor.

Özellikle devlet hastanelerinde hep bir koşuşturma hakim. Olabilecek en kısa süreye, maksimum iş sığdırma çabası motivasyonu düşürüyor olsa gerek. Elbette önceden sağlık sisteminin gözdesi olan devlet hastaneleri, hem çeşitli nedenlerden dolayı sayısız azalan doktorların hem de içinde her bölümün bulunmaması sebebiyle, sizi “daha büyük” olan, devasa binalara gitmeye mecbur bırakıyor. Sanırım sağlıkta “dönüşüm” süreci de burada tıkanıyor. Oysa ne yazık ki özelikle afetlerle sınanmış bir ülke olmamıza rağmen, olası bir aksaklıkta şehir hastanelerinin yerini neyin tutabileceği sorusu kocaman bir boşluk.

Kendim bu devasa binalarla, 2021 yılında yaşadığım sağlık sorununun ardından, kendi içinde bölümü olmamasından kaynaklı sevkimle tanıştım. Öncelikle insanı biraz endişelendiriyor. Yaşadıysanız, sizi anladığımı bilmenizi isterim. Nasıl büyük bir sorun olduğundan tutun da, sürece dair bilinmezliklerle dolu bir yolculuğa çıktığınızı anlıyorsunuz.

Burada da devreye randevu sistemi ve ulaşım sorunu giriyor. Randevu bularak ve toplu taşımalarda “dönüşerek” gideceğiniz yere varıyorsunuz.

Şehir hastanelerinde durum görece biraz daha farklı. Özelikle ekonomik nedenlerden dolayı özel hastaneleri tercih edemeyen vatandaşların sıklıkla ziyaret etmek durumunda kaldığı şehir hastaneleri uygulaması hayata geçtiğinden beri türlü tartışmalara konu oldu. Hasta garantisi, şehir merkezine uzaklık, randevu sistemindeki aksaklıklar üzerine uzun uzun konuşuldu. “Sağlıkta dönüşüm” sloganıyla yola çıkılan hastanelerin uygulamadaki gerçeği ise söylendiği kadar pürüzsüz değildi.

Şehir hastanesinden, şanslıysanız randevu buldunuz. Ulaşımı da sağladınız. Ardından şifa arayacağınız doğru binayı bulmak kaldı. Öyle ya, hepsi birbirinden büyük ve oldukça mesafeli binalar arasında doğru olanı bulmak için araç kullanmak zorunda dahi kalmanız mümkün. Çünkü tek elde toplama hedefi yerine getirilmiş, adeta binaların arasında “dönüşüm” geçiriyorsunuz bile sayılabilir. Elbette sağlanan ulaşım desteğini de görmezden gelmek olmaz. Fakat bu destek, zaman zaman insanların nefes alacak alan dahi bulamadığı saatlere denk gelirse, biraz tatsız bir yolculuk olabiliyor…

Gelelim hastaneye… Derdinize çözüm olmasını beklediğiniz o devasa binanın içinde elbette birbirinden yetkin doktorlar, profesörler var. Özellikle kendim gidiyor olduğum hastanede özellikle danışmanların bu kadar güler yüzlü ve nazik olması şaşırtıcı dereceydi. Teşhis, tedavi, gözlem için ne önerirlerse yapmaya hazır olduğunuz, senelerce dirsek çürütmüş iş bilenler var. Fakat bir de sorun var. Yaşadığınız süreci en baştan ve anlaşılır şekilde anlatmak için kısıtlı vaktiniz varken bunu iyi değerlendirmek durumundasınız. Bir başka sorun kendi yaşadığımdan bir örnek olabilir sanıyorum… Mesela vermeniz gereken hormon kan testinin verilme saatinin 07:00 – 09:00 saatleri arasında olduğunu öğrendiğinizde, şehrin neredeyse diğer ucundan geliyor olmanız gerçeği yüzünüze çarpıveriyor. Usulca baktığınız saat bir de 09:00’u geçmişse… Yine de her hastanede böyle işlediğinden emin olmadığım bu uygulamayı her kim önerdiyse, rica ediyorum gözden geçirsin.

Fakat gözden kaçmasını istemediğim bir nokta var ki; şehir hastanelerinin içindeki birbirinden işlevsel alışveriş mağazaları. Makyajdan kıyafete geniş bir skalaya sahip bu mağazaların insan psikolojisine etkisi yadsınamaz. Nasıl mı? Hemen anlatıyorum.

Sonuçlarınızı aldınız. Şaşırdınız, üzüldünüz… Endişe yaşıyor, gözleriniz dolu dolu koridora bakıyorsunuz. İşte tam da o anda koridorda aniden gözünüze çarpan bu mağazalar sanıyorum ki; “ama bak hayat da devam ediyor, toparlan” mesajı vermek için yapılmış. Sanırım o noktada silkelenip kendinize gelmeniz ve mücadeleye devam etmeniz bekleniyor. Sağlık sistemimiz yalnızca fiziksel olarak değil, psikolojik olarak da yanımızda.

Bunca eleştirinin yanında, elbette kendimce artı puan verdiğim noktalardan da bahsedeceğim. Öncelikle bu devasa binaların hijyen kurallarına beklenenden daha iyi uyması, çalışanların hastalara göstermiş olduğu nezaket samimiyetle takdir edilesi. Ülkemizde sağlık çalışanlarının da devasa binalar kadar çok sorunu olduğu göz önüne alınırsa, hiç şüphesiz emeklerinin üzerine toz dahi kondurmak olmaz.

Özetle; devlet hastaneleri birçok konuda epey yetersiz kalmakta ve üstelik hasta başvuru konusunda yükü ciddi boyutlara ulaşmış durumda. Şehir hastaneleri ise yaşanan ulaşım sorunları görmezden gelinse de, kendi içinde devasa binalara sıkışmış ve ne hissedeceğinizi de bilemediğiniz bir yerleşke halinde. Şifanın sizi nerede bulacağı belli olmaz. Aramaya da, peşinden şehrin bir ucundan diğer ucuna gitmeye de devam edeceğiz. Sağlıklı günler dilerim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Gizliliğe genel bakış

Bu web sitesi, size mümkün olan en iyi kullanıcı deneyimini sunabilmek için çerezleri kullanır. Çerez bilgileri tarayıcınızda saklanır ve web sitemize döndüğünüzde sizi tanımak ve ekibimizin web sitesinin hangi bölümlerini en ilginç ve yararlı bulduğunuzu anlamasına yardımcı olmak gibi işlevleri yerine getirir.